Sayfalar

3 Nisan 2013 Çarşamba

Charles Darwin'in Hayalperestliği ve DNA'nın Keşfi

Darwin 1,5 asır öncesinin cehaleti içinde, canlılıkla ilgili her şeyi son derece basit görüyordu. 20. hatta 21. yüzyılın başlarındaki evrim düşüncesi, henüz daha tükenmez kalemin bile keşfedilmediği bir dönemde, elektron mikroskobunun bilinmediği bilim ortamında, hücreyi yalnızca su dolu bir baloncuk zanneden Darwin'in bilim anlayışı içinde doğdu. Halbuki günümüz bilimi, tek hücreli bir canlının bile, bilinen en yüksek teknolojiden üstün sistemlere sahip olduğunu ortaya çıkarmıştır. Dahası günümüz bilimi, laboratuvarlarda tek bir proteini dahi üretememiş ve hayatın başlangıcına tesadüf diyen evrim fikrini temelinden ortadan kaldırmıştır.
Darwin'in bu kitapta işlenen deniz canlılarına bakış açısındaki çarpıklık sözlerine şöyle yansımıştır:
Dış koşullardaki bir değişmenin, bir organın tümüyle eskimesine ve türün tarihinde hiçbir zaman görülmemiş yeni bir organın gelişmesine yol açabileceğini, şüphe götürmez bir biçimde varsayarsak, ne kadar şaşırtıcı ve saçma gözükürse gözüksün, elimizdeki varsayımdan mantıksal bir biçimde şu önerinin çıkarsandığı ortaya atılmaktadır... "Böylece susamurları, kunduzlar, su kuşları, kaplumbağalar yüzerler diye perde ayaklı kılınmamışlar, ama gereksinmeleri onları av bulabilmek üzere suya çekmiş ve su yüzeyinde hızlı hareket edebilmek için ayaklarını uzatıp ayak parmaklarıyla suyu çırpmaya başlamışlardır. Bu sürekli uzatma yüzünden, parmakları dipte tutan deri bir uzatılma alışkanlığı kazanmış ve zamanla uçları birbirine bağlayan geniş zarlar oluşmuştur." 40
Darwin'in kendisinin de saçma olarak ifade ettiği bu açıklamayı, gerçekçi bir gözle tekrar inceleyelim: Siz kendinizde bir ihtiyaç tespit ettiniz ve bunun hayatınıza çok önemli bir kolaylık sağlayacağını düşündüz. Bunun planlarını da en kusursuz şekilde yaptınız. Şimdi soralım: Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, vücudunuzda yeni bir organ ya da sistem meydana getirebilir misiniz? Üstelik bu yeni organ vücudunuzun diğer parçaları ile koordine şekilde çalışacak, şaşırmadan, unutmadan görevlerini yapacak ve vücudunuzun doğuştan bir parçası gibi işlev görecek... Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Ayrıca söz konusu organla ilgili her türlü detayın genetik şifreler halinde, hatasız olarak DNA'nızda kodlanmasını sağlayabilir misiniz?
Bunu ne kadar isteseniz, bunun için ne kadar uzun uğraşsanız da kendi vücudunuzda yepyeni bir organ belirmesini sağlayamazsınız. Peki sizin bunu başarmanız mümkün değilken, bir hayvanın -Darwin'in örneğindeki gibi bir su samurunun- kendi kendine ihtiyacını karşılaması, sırf ihtiyaç duyduğu için ayaklarını çırparak perdeli ayaklar geliştirmesi nasıl düşünülebilir? Bu, ancak Darwin'in ilkel bilim anlayışına uygun düşen cehaleti yansıtan bir iddiadır. Darwin kitabında, deniz canlıları ile ilgili bilim dışı, ilkel hikayelerine şöyle devam etmiştir:
… çağlar boyunca tesadüf eseri ortaya çıkmış ve herhangi bir şekilde herhangi bir türe ait bireylere avantaj sağlamış ve onların değişen koşullara daha iyi adapte olmalarına neden olmuş her önemsiz değişiklik, muhafaza edilme eğiliminde olacak; ve bu sayede doğal seleksiyon iyileştirme çalışmaları için hareket serbestliğine sahip olacaktır. 41
Darwin tesadüfi değişikliklerin birikerek, canlıları yaşadıkları ortama daha uyumlu hale getirdiğine inanmak istemiştir. Ancak gen haritalarının çıkarıldığı günümüzde, şuursuz hücrelerin kendi genetik yapılarında kusursuz düzenlemeler yaptığını iddia etmenin kabul edilebilecek bir yönü yoktur.
DNA molekülleri her canlının nasıl inşa edileceğini ve nasıl işlev yapacağını en ince detayına kadar belirleyen şablonlar ve planlardır. Bugün gelinen bilim ve teknoloji seviyesi neticesinde, bilim adamları bir canlının gelişimiyle ilgili tüm bilgilerin anne-babanın DNA'sında kodlandığı bilgisine sahiptir. Dolayısıyla canlılardaki çeşitliliğin, örneğin çok sayıdaki köpek balığı türlerinin, köpek balıklarının genetik yapılarındaki birtakım çeşitlenmelerden (varyasyon) kaynaklandığı; bir köpek balığının hiçbir zaman bir başka türe dönüşemeyeceği en temel bilgiler arasında yer alır. Nitekim Darwinistler de doğal seleksiyonun hiçbir şekilde tatmin edici bir açıklama getiremediğini bildiklerinden, bu boşluğu canlılardaki genetik kodu etkileyen mutasyon iddialarıyla doldurmayı düşünmüşlerdir.
Burada öncelikle ifade edilmesi gereken konu, genler üzerinde mutasyonların son derece zararlı olduklarıdır. Genlerde canlıların yapılarına ve özelliklerine ait her türlü bilgi, şifreli olarak saklı bulunur. Dolayısıyla radyoaktif ışın gibi bozucu unsurların, bir türü bir başka türe dönüştürecek etkilerinin olması söz konusu bile değildir. Buna rağmen Darwinistler, ısrarla mutasyonların canlıların varoluşunda çok önemli roller oynadığını iddia ederler. Bu iddianın akıl dışı olduğunu ve mantıksızlığını kendileri de çok iyi bilmelerine rağmen mutasyonları kullanmalarının nedeni ise açıktır. Darwinistler, genetik biliminin imkansız kıldığı evrime mantıksız da olsa bir açıklama sunma mecburiyeti içindedirler. Ancak yenilgiyi kabul etmek yerine, bilime ve mantığa aykırı da olsa sahte iddialarla insanları aldatmaktan çekinmezler.
Bilinen Darwinistlerden Richard Dawkins kurtarıcı gibi gördüğü mutasyonların olumsuz etkilerinden bazılarını bizzat kendisi şöyle anlatmıştır:
Dikkat edin, mutasyon baskısı sistematik olarak gelişim yönünde ilerlemez. X ışınlarında olduğu gibi. Tam tersine; mutasyonların büyük çoğunluğu, sebep olan her ne ise, niteliği göz önünde bulundurarak tesadüfidirler ve bu da demektir ki genel olarak mutasyonlar kötüdürler, çünkü kötü olanı elde etmek için iyiyi elde etmekten çok daha fazla yol vardır.42
Aslında söz konusu açıklama da mutasyonlarla ilgili gerçeği tam olarak açıklamaktan uzaktır. Mutasyonlarla iyiyi elde edebilme gibi bir ihtimal kesinlikle yoktur. Mutasyon mutlaka mevcut işleyişi ve sistemi yıkmak ve yok etmek amacıyla hareket eder. Çünkü mutasyon, olağanüstü komplekslikte ve moleküler düzeyde olağanüstü hassasiyetteki muhteşem bir yapıya, bilinçsizce, rastgele yapılan başıbozuk müdahalelerden başka bir şey değildir.
Darwinistlerin, "tesadüfi şekilde kazanılan özelliklerin bir sonraki nesle aktarılması" iddialarının imkansızlığını gösteren bir diğer gerçek de, meydana gelen mutasyonların yalnızca erkekte bulunan sperm veya dişide bulunan yumurta hücresi gibi üreme hücrelerinde olması şartıdır. Diğer vücut hücrelerinde herhangi bir değişimin meydana geldiğini farz ettiğinizde, bunun bir sonraki nesle aktarılması imkansızdır. Dolayısıyla genetik yapıdaki rastgele değişimlerin faydalı bir özellik kazandırdığı iddiası, bu organa ait bilgilerin bir sonraki nesle tesadüf eseri aktarılmasının imkansızlığı sebebiyle de mümkün değildir.
Canlıların vücut planları hücre çekirdeklerindeki DNA moleküllerinde gizlidir ve bu moleküller, bir uzay mekiğinin çizimleriyle bile kıyaslanamayacak kadar komplekstir. Bir canlının, kendisinde olmayan yeni bir organ kazanması için, ancak DNA molekülüne yeni bilgiler eklenmesi gerekir. Böyle muazzam bir işlemin, kopyalama hataları ya da radyasyon bombardımanları gibi müdahalelerle gerçekleştiğini iddia etmek inanılır gibi değildir. DNA, hayranlık uyandırıcı bir kompleksliğe ve neredeyse hiçbir kompleks yapı ile karşılaştırılamayacak hassasiyete sahiptir. Böyle bir yapıyı hataların veya radyasyon etkilerinin "geliştirdiğini" iddia etmek, aklı, mantığı ve bilimin kendisini yok saymaktır. Mutasyonlar, örneğini Hiroşima'ya atılan atom bombası gibi radyoaktif olaylarda gördüğümüz şekilde, çok kapsamlı ve ürkütücü boyutlarda bir yıkım getirir. Mutasyonlarla yeni bir organ ortaya çıkamayacağını Ohio Üniversitesi'nden Prof. Walter Starkey, Cambrian Explosion (Kambriyen Patlaması) kitabında şöyle açıklamaktadır:
... (mutasyonların) kalıcı bir etkiye sahip olabilmeleri için, milyarlarca atomun bir sonraki nesli oluşturacak özel bir eşey hücresi bulması gerekir. Bu tesadüfen olabilir mi? Gerçekten de atomların bu şekilde taşınmasının ve konumlandırılmasının tesadüfen olacağını mı düşünüyorsunuz? Bu atomların havadan toprağa, sonra da denizden ve havadan canlının DNA'sına girip yerleşmeleri nasıl mümkün olabilir?... Yeni özelliklerin ancak mevcut DNA'ya yeni atomlar eklenmesi yoluyla kazanılabileceğini anladıysanız, nasıl tüm bunların tesadüfler sonucu olabileceğine inanabilirsiniz? Her yeni ve daha kompleks canlının daha basit canlılardan üretilmesi için binlerce yeni atomun DNA'ya eklenmesi gerekir. Bu atomların yeryüzündeki ortamından nasıl olup da canlının DNA'sına taşınmış olabileceğini açıklar mısınız? Atom ekleyen mutasyonlar kesinlikle tesadüfen yeni özellikler veya yeni türler üretemezler. 43
Kaliforniya Üniversitesi profesörlerinden Philip Johnson'un da ifade ettiği gibi "Tesadüfen meydana gelen mutasyonun sonucunda, parçaların uyumlu bir şekilde değişmesini düşünmek imkansızdır."44
     
 
RASTGELE MUTASYONLAR CANLILIĞI YOK EDER
• Darwinistlerin iddiasına göre, mutasyonlar, vücudun her yerinde orantılı ve birbirine uyumlu değişiklikler yapmak zorundadır. Örneğin evrimcilerin iddia ettikleri şekilde rastgele mutasyonlarla sağ tarafta bir kulak oluştuysa, mutasyonların sol tarafta da tam simetrik yapıda, aynı şekilde duyan ikinci bir kulağı oluşturması gerekir. Orta kulaktaki örs, çekiç, üzengi kemikçiklerinin her biri, her iki tarafta da aynı olarak meydana gelmelidir.
• Ayrıca göz, kaş, kol, bacak, akciğer, böbrek gibi pek çok yapıda, kemik, kas, sinir, damar gibi tüm detaylarda bu simetri mükemmelliği olmalıdır.
• Yoksa bir kulağı ters, bir kolu kemiksiz, damarsız, tek gözü alnında, tek gözü burnunda garip yapıların meydana gelmesi gerekir. Halbuki canlılıkta böyle bir dengesizlik yoktur; tam tersine tüm vücuda mükemmel bir simetri hakimdir.
• Darwinistlerin iddiasına göre mutasyonlar her şeyi simetrik ve uyumlu şekilde meydana getirmelidir. Fakat %99'u zararlı, %1'i etkisiz mutasyonların faydalı olması; birbiri ile uyumlu, simetrik organları, adeta bir mimar, mühendis gibi üstelik de aynı anda meydana getirebilmeleri imkansızdır.
• Mutasyonların etkisi düzgün bir yapıya adeta makineli tüfekle ateş etmek gibidir. Sağlam bir şeyin üzerine ateş açılması o yapıyı tamamen ortadan kaldırır. Mermilerden tek bir tanesinin etkisiz kalması veya vücuttaki mevcut bir enfeksiyonu yakarak iyileştirmesi hiçbir şeyi değiştirmez çünkü organizma zaten kendisine isabet eden 99 mermi ile yerle bir olmuştur.
Dolayısıyla Darwinistlerin mutasyonlarla ilgili iddiaları ciddi bir mantık hezimetidir.
 
     
Kitabın ilerleyen sayfalarında şahit olacağınız deniz canlılarına ait birbirinden mükemmel algılar, sistemler veya organlar evrim teorisinin çürük mantıkları ile açıklanamaz. Yüce Allah bir Kuran ayetinde canlılardaki çeşitlilikle ilgili şöyle bildirmektedir:
Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder