Bilindiği gibi evrim, tamamen tesadüfleri sahte ilah edinmiş sapkın bir inanç sistemidir. (Allah'ı tenzih ederiz.) Bu mantıkla Darwinistler, derin deniz canlılarının da tesadüf eseri oluştuklarını, taklidi dahi yapılamayan muhteşem dalış teçhizatlarını tesadüfler sonucunda zaman içerisinde edindiklerini iddia ederler. Bu mantık dışı iddiaya göre tesadüfler, fizik, kimya kanunlarını biliyormuş gibi, canlılara tam ihtiyaç duyacakları şekilde, suya, soğuğa ve yüksek basınca dayanıklı vücut yapıları kazandırmıştır. Bu onlar açısından öylesine utanç verici bir iddiadır ki, kimi zaman Darwinistler doğrudan tesadüf kelimesini kullanmaktan çekinirler. Çünkü iddialarının mantıksızlığının kendileri de bilincindedirler.
Basınç değişimi yüzeyde, derin denizlerdekinden daha fazladır. 1- Basınç artışı 2 - Yüzey 3 - Suyun derinliği 4 - Mercanlar ve süngerler 5 - Kıta yamacı 6 - Gümüşbalta balığı 7 - Balina 8 - Deniz karı 9 - Deniz yatağı çamuru 10 - Denizanası 11 - Deniz karı 12 - Kırmızı karidesler 13 - Fare kuyruklu balık 14 - Su yılanı 15 - Sporoforlar 16 - Engerek balığı 17 - Üçayak balığı 18 - Denizyıldızı19 - Amphipodlar 20 - Mürekkep balığı 21 - Fener balığı 22 - Çukur bölgesi 23 - Beroe (deniz anası) 24 - Ejderha balığı 25 - KARANLIK BÖLGE 1.000-5.000 m 26 - DERİN DENİZ YATAĞI 27 - Deniz hıyarı 28 - IŞIĞIN ULAŞABİLDİĞİ BÖLGE 0-200 m 29 - ALACAKARANLIK BÖLGE 200-1.000 m.
Alacakaranlık bölgede yaşayan canlılar genellikle saydamdırlar veya
ışığı yansıtırlar. Bu durum avcılara karşı korunma sağlar. Bu
canlıların genellikle görüşleri keskindir. Böylelikle avlarını
rahatlıkla bulur ve tehlikelerden korunabilirler. Karanlık bölgede
yaşayan canlılar ise genellikle siyah veya koyu kırmızıdırlar. Görüşleri
zayıftır. Pek çoğu avcılardan korunmak için kendi ışığını üretir. Her
bir canlı yaşadığı ortama uygun özelliklerle birlikte yaratılmıştır. Bu
canlıları da onların yaşadıkları ortamı da yaratan Yüce Allah'tır.
|
||
Acaba insanoğlu bazı memelilerin binlerce yıl önce fokları, balinaları, yunusları oluşturmak için yaptığı gibi denize mi dönüyor? Çok büyük mutasyonların olmadığı durumumuzu kabul edersek, aslında bu pek mümkün görünmemektedir. Yapımız, uzantılarımız, ciğerlerimiz, kalbimiz, damarlarımız, böbreklerimiz, derimiz ve kanımız, kısacası her organımız soğuktan ölmeden, derimizi kaybetmeden, çok sık nefes almak zorunda kalmadan uzun süreler suda yaşayabilmek için ciddi değişimler geçirmelidirler. ...insan ırkının denizde yaşayabileceğine dair hiçbir evrimsel gelişme görülmemektedir.63
Yukarıdaki bilim dışı senaryoda, kimi kara canlılarının, mutasyon gibi DNA'yı tahrip eden zararlı etkilerle dalışa uyumlu hale geldikleri ve bu tür mutasyonlarla insanların da dalışa uygun özellikler kazanabilmelerinin mümkün olabileceği iddia edilmektedir. Hatta bu çarpık mantığa göre insanların nefes tutarak, dalma çabaları göstererek, ihtiyaçları doğrultusunda bedenlerine yeni özellikler kazandırmalarının da ihtimal dahilinde olduğu izlenimi verilmeye çalışılmaktadır. Elbette ki bunlar gerçekleşmesi mümkün olmayan senaryolardan ibarettir hatta bu senaryoyu yazan evrimci de, iddiasının ne kadar mantık dışı olduğunun bilincindedir.
Bu tür beklentiler elbette ki bilim dışıdır, hayalidir. Çünkü bir anne veya baba Guinnes rekorlar kitabına girecek kadar uzun süre nefes tutmayı başarmış olsa bile, onların çocukları bu kabiliyete sahip olamayacaktır. O da birey olarak sıfırdan başlayarak yeni egzersizler yapıp, anne ve babasının rekorunu elde etmeye çalışmak zorundadır. Bir başka ifadeyle, insan nesli kendini ne kadar zorlarsa zorlasın, yaptığı hiçbir çaba yumurta ya da sperm hücresinin gen dizilimine etki etmeyeceği için kalıcı bir değişim oluşturmaz. Tesadüfi mutasyonların etkisi ise, önceki bölümlerde açıkladığımız gibi, Çernobil patlamasındaki bozuk bedenler, sakatlıklar ve ölümdür. Dolayısıyla cehaletin ürünü olan bu hayallerle evrim teorisini ayakta tutmaya çalışmak Darwinistleri yalnızca komik duruma düşürmektedir.
Darwinistler bu hikayeleri anlatmanın yanlışlığını bile bile bunları profesyonel literatürde tutmaya çalışmakta, bu saçmalıkları topluma bilimsel gerçekler gibi sunmakta bir sakınca görmemektedirler. Bu, inandıkları batıl Darwinizm ideolojisinin bir gereğidir. Harvard Üniversitesi'nde jeoloji ve zooloji profesörü olan Stephen J. Gould, bu durumu bir sözünde şöyle açıklamaktadır:
Evrimci Stephen J. Gould |
---|
Stephen J. Gould, bu hikayelerin hiçbir şeyin kanıtı olmadığını, sadece spekülasyona dayandığını ise şöyle ifade etmektedir:
Evrimsel doğa tarihinin 'işte-öylesine hikayeler' geleneğindeki bu masallar, hiçbir şeyin kanıtı değildirler. Ancak bunların oluşturduğu ağırlık ve benzer birçok durum benim kademeli gelişim fikrine (gradualism) olan inancımı uzun bir süre önce öldürdü. Daha yaratıcı zihinler bunları hala savunabilirler, ancak sadece yüzeysel spekülasyonlarla kurtarılmış kavramlar bana fazla bir şey ifade etmiyor. 65
Bu açıklamalardan da anlaşıldığı gibi, canlılar evrimleştikleri için bulundukları ortama uyum sağlamazlar; ortama uyum sağlayacak özelliklerle yaratıldıkları için yaşamlarını sürdürebilirler. Hiç kimse, teknoloji ürünü bir deniz taşıtının, deniz üzerinde veya içinde yüzecek özellikleri sonradan kazandığını iddia etmez. Çünkü söz konusu araç yüzecek özelliklerle -fizik kanunlarına uygun olarak- üretildiği için su üzerinde yüzer. Canlılar ise verilen bu örnekten kuşkusuz ki çok daha fazla komplekstirler. Dolayısıyla, bu kompleks sistemler hakkında tesadüf iddiası ile ortaya çıkmak, baştan çok büyük bir yanılgıdır.
Elbette Darwinistlerin bu gülünç izahları, özellikle içinde bulunduğumuz yüzyılda onlara bekledikleri sonuçları getirmemektedir. Allah'ın üstün sanatı ve ilmi, tüm evreni sarıp kuşatmıştır. Canlıların ihtişamlı özellikleriyle yoktan yaratıldıkları, artık bilimsel delillerle de ortaya konmuştur.
Darwinistler istemese de, tüm varlıkların tek Yaratıcısı'nın Allah olduğu gerçeği artık pek çok insan tarafından çok daha iyi kavranmaktadır. Kuran'da şöyle haber verilmektedir:
Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır. O'nun nasıl bir
çocuğu olabilir? O'nun bir eşi (zevcesi) yoktur. O, her şeyi
yaratmıştır. O, her şeyi bilendir. İşte Rabbiniz olan Allah budur.
O'ndan başka İlah yoktur. Her şeyin Yaratıcısı'dır, öyleyse O'na kulluk
edin. O, her şeyin üstünde bir vekildir. Gözler O'nu idrak edemez; O ise
bütün gözleri idrak eder. O, latif olandır, haberdar olandır. (Enam Suresi, 101-103)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder