Aslan balığının uzun dikenli yüzgeçleri etkili bir savunma aracıdır. Hint Okyanusu ve Büyük Okyanus'taki mercan kayalıklarında yaşayan bu balık parlak gözalıcı bir görünüme sahip olmasının yanında oldukça zehirlidir. Üst kısımlardaki iğnelerle temas edildiğinde birkaç gün süren yanma, terleme ve solunum güçlüğü görülebilir. Üzerinde bulunan kırmızı ve beyaz çizgiler avcılar için adeta bir alarmdır. Bu çizgileri gören diğer balıklar aslan balığına yaklaşmazlar.
Yüce Allah'ın yarattığı her canlı ve tüm bu canlılara ait her detay muhteşem birer sanat eseridir. Yeryüzü bu detaylarla donatılmış sayısız iman hakikati barındırır.
Allah her şekli, her sureti, her detayı, her sistemi yoktan var etmeye kadirdir.
Solungaçlar:
Balığın içinde bulunduğu suda az miktarda çözünmüş oksijen vardır. Örneğin yüzeye yakın sularda bir litre deniz suyunda yaklaşık 5 ml oksijen vardır. İnsanın soluduğu havada ise bu oran, 1 litrede 210 ml oksijendir. Karşılaştıracak olursak, eğer insan bir şekilde suyun altında nefes alabiliyor olsaydı, ciğerlerine yeterli oksijeni alabilmek için dakikada 450 kez nefes alması gerekirdi.52 İşte bu önemli fark nedeniyle balık, fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayabilmek için, sudaki az miktardaki oksijeni toplayabilecek özel bir sistem kullanır.Solungaçlar, binlerce solungaç lifinden oluşur. Her bir solungaç kemerinin içi oyuktur ve ince kan damarlarıyla doludur. Bu damar lifleri ise, daha küçük damarlara ayrılır. Solungaçların bu katmerli yapısı, oksijen taşıyan damar ağının yüzey alanını artırır. Böylece solungaçların yüzey alanı, normal hayvanların on katı fazla olabilmektedir. Balıkların sudan çıkınca boğulmalarının asıl sebebi de, havadaki oksijeni teneffüs edememelerinden çok, solungaç kemerlerinin içe çökerek, oksijen emilimi için yeterli yüzey alanı kalmamasındandır.
Balıkların Solungaçları Ne İşe Yarar?
Bu örnekte de görüldüğü gibi balıklar, karadan çok farklı olan su ortamında yaşamaya en uygun şekilde var edilmişlerdir. 1- Solungaç kemeri 2- Su akışı 3- Solungaç kemerleri 4- Yakın çekim solungaç iplikçiği 5- Oksijenli kan 6- Oksijensiz kan 7- Damar 8- Atardamar 9- Solungaç iplikçiği |
||
Kan solungaç liflerinin arasından geçerken, suyun geçtiği yönün tersinde ilerler. Bu sudaki alınabilecek tüm oksijenin kana iletilmesi için çok önemlidir. Eğer kan su ile aynı yönde ilerleseydi; o zaman kan, sudaki oksijenin ancak yarısını alabilirdi. Kan ve su oksijen içeriği bakımından belli bir dengeye ulaşınca, daha fazla oksijen emilimi gerçekleşmeyecekti. Ancak kan ve suyun zıt yönlerde akması sayesinde okisjen emilimi her zaman mükemmel bir düzen içinde gerçekleşir: Suda kandakinden daha fazla oksijen vardır ve sudaki oksijenin %50'sinden fazlası kana karıştıktan sonra da oksijen aktarımı devam eder. Bu sistem sayesinde balık %80-90 daha fazla verimle oksijen elde edebilir.
Balık Derisi:
İnsan suyun içinde belli bir süre kaldıktan sonra, cildi olumsuz etkilenmeye başlar ve suda kalış süresi uzadıkça cildinde oluşan hasar da artar. Oysa balıklar sürekli su içinde olmalarına rağmen, ciltleri hiç zarar görmez. Üst derilerindeki sert parlak tabaka sayesinde, suyun balığın vücuduna girmesi ve cildinin olumsuz etkilenmesi engellenmiş olur.Balıkların pek çoğunun vücutlarını kaplayan dayanıklı deri, alt ve üst olmak üzere iki tabakadan oluşur. Üst deri içerisinde mukus salgılayan bezler bulunmaktadır. Mukus kaygan ya da yapışkan bir yapıda olup, balığın su içerisindeki hareketi sırasında sürtünmeyi en az seviyeye indirmeye yarar. Bu kayganlık özelliğiyle balık hem daha hızlı hareket eder, hem de balığın düşmanları tarafından yakalanması zorlaşır. Mukusun bir başka özelliği ise balığı hastalık yapan organizmalara karşı korumasıdır.53
1- Placoid balık derisi Bu deri yapısındaki köpek balığı 2- Ganoid balık derisi Bu deri yapısındaki mersin balığı 3- Ctenoid balık derisi Bu deri yapısındaki bonyfish 4- Cycloid balık derisi Bu deri yapısındaki sazan balığı |
||
Mukus sıvısının kaygan, yapışkan ve aynı zamanda mikrop öldürücü niteliklerinin bir arada olması, balık için bir zorunluluktur. Bütün bu şartların dev kimyasal tesislerde değil de, balığın derisinin altındaki birkaç milimetrelik bir tabakada üretilmesi, canlıları tüm ihtiyaçlarını karşılayacak özelliklerle yaratan Rabbimiz'in varlığının delillerinden biridir.
Darwinizm, canlı varlıklardaki her türlü muhteşem yapı karşısında çökmüş durumdadır. Yeryüzündeki bütün balık türleri yukarıda sayılan özelliklerin tamamına eksiksiz olarak sahiptir. Balıklar milyonlarca yıldır hiç değişmeden, hep bu mükemmel özelliklere sahip olmuşlardır. Bunu, milyonlarca yıl öncesinde yaşamış balıkların günümüze gelen kalıntılarında görmek mümkündür. Günümüzde elde edilmiş olan 350 milyondan fazla fosil kalıntısı bize milyonlarca deniz canlısının örneğini vermiştir. Bunların tarihleri yaklaşık 540 milyon yıl önceki Kambriyen Pataması'na kadar ulaşmaktadır. Bu kalıntıların büyük bir bölümü, deniz canlılarının milyonlarca yıl önce de günümüzdekilerle aynı olduklarını, yani hiçbir değişim geçirmemiş olduklarını ortaya koymaktadır. Bu durum bize balıkların evrim geçirmediklerini, mükemmel halleriyle yaratıldıklarını gösterir. Rabbimiz'in üstün güç ve kudreti, Kuran ayetlerinde şöyle bildirmektedir:
... Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur, tümü O'na
gönülden boyun eğmişlerdir. Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin)
yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o
da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 116-117)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder