Sayfalar

3 Nisan 2013 Çarşamba

Bölüm 3: Evrim Teorisinin Çürük Temelleri

yüzyıl evrim teorisinin dehşetli şekilde yıkıldığı dönem olmuştur. Büyük bir sahtekarlık ve aldatmaca üzerine kurulu olan teori, 150 yıl süren aldatmacanın ardından kesin bilimsel delillerle çürütülmüş ve büyük bir yenilgi almıştır. Bunun temel nedeni, Darwinizm'i destekleyen tek bir bilimsel delil bile olmayışı, aksine tüm bilimsel gerçeklerin evrimi yalanlamasıdır. Evrimi ispatlaması gereken hayali ara geçiş formlarından tek bir tane bile yoktur ve en önemlisi, henüz daha tek bir proteinin oluşumu -yani hayatın başlangıcı- bile Darwinistler tarafından açıklanamaz. Darwinizm, en büyük çöküşünü yaşamış ve tam anlamıyla çürüyüp gitmiştir.
 

Kitabın ilerleyen bölümlerinde, hayatın başlangıcını dahi açıklayamayan ve her yönden geçersiz kılınmış evrim teorisinin deniz canlıları yönünden çöküşünü göreceğiz. Ancak canlılardaki mükemmellikleri incelerken, evrim teorisinin açmazlarından genel olarak bahsetmekte fayda vardır.
Darwinistler, canlıların sözde aşama aşama mükemmelleşerek var olduklarını iddia ederler. Buna göre bu hayali ara aşamaların izlerine her yerde rastlanması gerekir. Yani bir türden diğerine geçişi temsil eden hayali ara türler, ara formlar olmalıdır. Fakat yeryüzünde bu ara formlardan eser yoktur. Şimdiye kadar 300 milyondan fazla fosil bulunmuştur, ne var ki bunların tek bir tanesi bile ara form değildir. Fosil kayıtları bütün canlı türlerinin yeryüzü katmanlarında ilk belirdikleri andan itibaren şu anki mükemmel halleriyle bulunduklarını göstermektedir. Yani canlılar, milyonlarca yıl önce, bugünkü halleriyle yoktan yaratılmışlardır. Tek bir tane bile ara fosil bulunamaması, Darwinistler için en büyük sorunlardan biridir. Yarım fonksiyonlu, kademe kademe gelişen, eksik organlı canlılar yalnızca Darwinistlerin hayallerini yansıtmaktadır. Üstelik şunu da belirtmek gerekir ki bu, hayal ürünü bozuk yapılı, gelişimini tamamlanmamış, ara canlı şekillerinden, mükemmel canlı fosillerine kıyasla binlerce hatta yüzbinlerce kat daha fazla olması gerekmektedir. Ancak evrimcilerin beklentilerinin aksine, yeryüzü katmanlarındaki fosillerin tamamı olağanüstü düzgünlükteki mükemmel canlılara aittir.
Kambriyen dönemi, fosil kayıtlarındaki bu mükemmel ve ani ortaya çıkışın en büyük ve en görkemli kanıtlarından biridir. "Kambriyen dönemi" olarak adlandırılan yaklaşık 540 milyon yıl önceki dönemde, günümüzdekinden çok daha fazla çeşitlilikteki canlı türü, hiçbir hayali ataları olmaksızın, kusursuz halleriyle birdenbire yeryüzü katmalarında belirmektedir. İşte bu, Darwinistlerin en büyük hayal kırıklıklarından birini teşkil eder. Nitekim sırf bu yüzden, Kambriyen fosillerini ilk bulan Darwinist paleontolog Charles Doolittle Walcotty, bu fosilleri tam 70 yıl saklamıştır.


Tanınmış Darwinistlerden James J. Gould ve Carol Gould, bu konudaki şaşkınlıklarını şöyle ifade etmektedirler:
... Kambriyen fosilleri, günümüz canlı hayvanlarınkine benzer beden modelleri olan hayvanları içeriyordu. Bu yüzden de, fosil kayıtları şaşırtıcı bir soru ortaya çıkardı: Bu bol, çeşitli ve ilerlemiş ilk deniz hayvanlarına yol açan eski biçimler nereye gitmişti?... 32
Darwinistlerin kabul etmek istemedikleri gerçek, yaşanmayan bir evrim sürecinin, delilini bulmanın mümkün olmadığıdır. Bir başka Darwinist Prof. John Maynard Smith ise, konu ile ilgili şunları söylemektedir:
Fosilleşmiş bakteriler ve mavi-yeşil alglerin 3 milyar yıldır bulunduğuna dair fazlasıyla delil var. Fakat belli başlı omurgasız grupların 600 milyon yıl önce aniden belirmiş olmaları hâlâ bir açıklama bekliyor. 33
Sıçramalı evrim teorisinin savunucusu Stephen Jay Gould ise, Darwin'in Kambriyen dönemine ait fosil örneklerinden duyduğu rahatsızlığı şöyle dile getirmektedir:
Fosil kayıtları, Darwin'e mutluluktan çok hüzün getirdi. Hiçbir şey onu, neredeyse tüm kompleks dizaynların ortaya çıktığı Kambriyen patlamasından daha çok rahatsız etmedi. Kambriyen patlaması Darwin'i o kadar rahatsız etmişti ki, Türlerin Kökeni'nin son basımında şunları yazmıştı:
"Bu olay henüz açıklanmamıştır ve gerçekten de burada ortaya konan görüşlere karşı geçerli bir sav olarak ileri sürülebilir."... yeryüzündeki yaşamın en eski kanıtları, Kambriyen dönemdeki karmaşık omurgalı patlamasına ilişkindi. Bunca yaşam formu aynı anda ve en baştan karmaşık bir yapıya sahip olarak ortaya çıkmışsa, Allah'ın yaratma anı için Kambriyen dönemin başını seçmiş olduğu iddia edilemez miydi? 34
Canlıların fosil katmanlarında aniden mükemmel şekilleriyle ortaya çıkmaları, kuşkusuz ki Yaratılış'ın çok açık bir delilidir. Darwinistlerin sıkıntısının kaynağı da bu gerçeğin farkında olmalarından ve iddia ettikleri gibi aşama aşama gelişen canlıların fosil katmanlarında yer almıyor olmasındandır. Nitekim "Kambriyen patlaması" ile ilgili olarak Darwin, Türlerin Kökeni'nde "Avrupa'daki tabakalarda farklı türlere ait canlı gruplarının aniden belirmesi; ve günümüzde bilindiği gibi, Kambriyen katmanlarının altındaki zengin fosil yataklarının neredeyse hiç bulunmaması, hiç şüphesiz en ciddi sorunlardan birisidir." 35 diye yazmasına sebep olmuştu. Bir canlının sözde atası olmadan yeryüzü katmanlarında mükemmel haliyle ortaya çıkması ve tek bir ara form bile bulunmaması bu canlının evrim geçirmediğinin en açık delilidir. Deniz biyoloğu Darwinist Richard Ellis de, evrimci görüşlere sahip olmasına rağmen Darwin'in konu ile ilgili bir itirafına AquaGenesis (Suda Başlangıç) adlı kitabında şöyle yer vermektedir:
Darwin, hayatın nasıl başladığı hakkında hiçbir fikri olmadığını kabul etmiştir. Aynı zamanda Türlerin Kökeni adlı kitabında, kompleks canlılığın Kambriyen dönemde, kendilerinden önceki yaşam biçimlerine ait herhangi bir delil olmaksızın, nasıl ortaya çıktığını anlayamadığını da itiraf etmiştir.

"... bundan daha ciddi bir güçlük bulunuyor. Hayvanlar aleminde belli başlı birkaç gruba dahil olan türlerin, bilinen fosilleşmiş kayaların en alt tabakalarında, nasıl aniden belirdiklerinden söz ediyorum. Aynı gruba ait mevcut türlerin tamamının tek bir atadan geldikleri konusunda beni ikna eden iddiaların çoğu, aynı şekilde bilinen en eski türlere de uygulanabilir. Örneğin Kambriyen ve Silüryen trilobitlerinin tümünün, Kambriyen çağından çok daha önce yaşamış olması gereken ve bilinen tüm hayvanlardan büyük ihtimalle farklı bir kabukludan geldiğinden şüphe edilemez... Bu öngördüğümüz eski dönemlere ait zengin fosilleşmiş yatakları neden bulamadığımız sorusuna gelince, tatmin edici bir cevap veremiyorum." 36
Canlıların kusursuz hallerine ait milyonlarca fosil kalıntısı olmasına rağmen, evrimcilerin varsaydıkları eksik, kusurlu hayali ara formların bir türlü bulunamaması evrimcileri çaresiz duruma düşürmüştür. Aslında her biri, tesadüflerin herhangi bir şey ortaya çıkaramayacağının, yeryüzündeki muazzam canlılığın olağanüstü bir Yaratılış harikası olduğunun ve evrimin büyük bir sahtekarlık olduğunun açıkça farkındadır. Bu gerçeği kabullenmemelerinin sebebi, sahte teorilerini bir gün ispatlayacaklarına dair inançları değil, materyalist felsefeye olan ideolojik bağlılıklarıdır.
Canlılar için pek çok organ ve sistem hayati önem taşır. Dolayısıyla canlının, bunların aşama aşama gelişmesini bekleyecek bir vakti yoktur. Zaten söz konusu organ ve yapıların da kendi kendilerine, aşama aşama meydana gelebilmeleri imkansızdır. Bu organların pek çoğu, ancak bütün olarak -eksiksizce- var oldukları takdirde işlevsel olurlar. Kaldı ki kademe kademe evrimin gerçekleşebileceği şartlar var olsaydı bile, doğal seleksiyonla tüm bu ara aşamalardaki işe yaramayan organların, sistemlerin, canlıların kusursuz hallerine gelemeden çok evvel elenmeleri, yok olmaları gerekirdi. Böyle hayali bir eleme sisteminin neden çalışmadığı da Darwinistler tarafından açıklamasızdır.
Canlıların yeryüzü katmanlarında bir anda ortaya çıkışına evrimci bir açıklama getiremeyen Darwinistlerin bir kısmı da, "canlılık tesadüf eseri uzaydan geldi" gibi hiçbir bilimsel bulguya dayanmayan spekülatif iddialara başvururlar. Söz konusu iddianın en büyük destekçisi, Darwin'in Rottweiler'ı olarak tanınan ve Darwin'in hayranı olduğunu her fırsatta dile getiren ateist evrimci Richard Dawkins'dir. Yıllarca, tıpkı Darwin gibi, hayatın başlangıcının tesadüfen çamurlu bir suda meydana geldiğini iddia eden Dawkins, 21. yüzyılın getirdiği bilimsel sonuçlar karşısında bu iddiasından vazgeçmek zorunda kalmıştır. Bunun yerine, sahte ideolojisi uğruna, "canlılığın tesadüfen uzaydan geldiği" gibi olağanüstü derecede saçma bir iddiayı savunur konuma gelmiştir. Ancak elbette Dawkins, amino asit, protein gibi hücrenin en temel yapılarının uzayda nasıl meydana geldiği konusunda da yine aynı şekilde cevapsızdır.
Darwinistler daha hayatın başlangıcı konusunda çaresizlerken, Kambriyen onlar için elbette bir diğer açmaz olarak ortaya çıkmaktadır. İşte bu sebeple Darwinistler, ellerinde bilimsel bir delil de olmadığından, genellikle bu önemli aşamaları "hikayeleştirmeyi" tercih ederler. Bilimsel terimlerle süslenen bu aldatıcı hikayeler, birer çocuk kitabını andırmaktadır. Darwinist yayınlardan birinde adeta bir masal üslubu ile anlatılan bu senaryonun bir örneği şöyledir:
Yaklaşık olarak 540 milyon yıl önce yeryüzünde hayat büyük bir çeşitlilikle patlamıştı. Deniz katında bazı canlılar sert kabuklar edindiler ve günümüzdeki hayvanların ataları olarak aniden ortaya çıktılar. Bu sırada kozmik kaya parçaları gezegenimize artan bir hızla çarpmaya başlamışlardı. Araştırmacıların tahminlerine göre, çok büyük miktarlarda Dünya'ya çarpan göktaşları yaşam için çok önemli olan organik bileşikleri yeryüzüne taşımışlardı ya da bu şekilde Dünya'ya çarpmaları organizmaların yeni bir ortama uyum sağlamalarına neden olduğu için yeryüzünde çeşitlilik meydana gelmişti... Artan çarpma hızı, geçen 550 milyon yıl boyunca Dünya'yı suyla ve hayat için gerekli olan diğer bileşiklerle doldurmuştu. Bunun sonucunda hayvan hayatının büyük kısmının ortaya çıktığı kısa bir dönem olan Kambriyen dönemi patlak vermişti. Daha fazla hammadde sağlandığında yaşamın hızlı bir şekilde evrimleşmesi için büyük bir ihtiyaç doğacaktı. 37
Bu hayali açıklamalardan sonra, Darwinistlere şu soruların sorulması gerekir: Tesadüfler nasıl bir patlama gerçekleştirmiştir ki, tek bir hücresinin tek bir proteini üzerine binlerce kitap yazılacak, buna rağmen hala tam olarak anlaşılamayacak komplekslikte, mükemmel düzene sahip canlılar meydana getirmişlerdir? Ya da tesadüf eseri çarpan meteorlar yeryüzüne hayat getirecek organik molekülleri nereden bulmuşlardır? Bilim adamları, canlıların çalışma sistemlerini dahi henüz tam olarak açıklamaktan acizken, laboratuvardaki bilinçli koşullar altında dahi tek bir protein meydana getiremezken, kör tesadüfler nasıl olup da sayısız çeşitlilikteki bu benzersiz Yaratılış harikalarını yüz milyonlarca senedir sözde kusursuzca var etmektedir? Elbette böyle bir şey imkansızdır. İşte bu iddialar Yüce Allah'ın varlığını ve O'nun yaratışındaki mükemmellikleri kasıtlı olarak görmezden gelenlerin, ne denli saçma masallara başvurduklarının önemli bir örneğidir.
Ancak biz, evrimcilerin düşünmek istemedikleri ve kasıtlı olarak göz ardı ettikleri zorlukları yani Yaratılış delillerini deniz canlıları açısından kısaca hatırlayalım:
Kara canlıları ile deniz canlıları birbirlerinden tamamen ayrı anatomik özelliklere sahiplerdir. Suyun içinde ve hava ortamında yaşamak tüm detaylarıyla bambaşka canlılar olmayı gerektirir. Fakat Darwinistlerin iddiası, canlıların zaman içinde ortama adapte olmak için, ihtiyaçları doğrultusunda tesadüf eseri yeni organ ve sistemler kazanarak sözde başka canlılara dönüştükleridir. İşte bu iddia, bilimsel olarak imkansızdır, bir yalandır . Çünkü iki farklı ortamın canlıları arasında aşılamaz fizyolojik ve anatomik engeller vardır. Dolayısıyla denizden karaya geçiş ya da karadan denize geri dönüş gibi efsanevi anlatımların bilimsel bir zemini yoktur.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder